“İŞVEREN VEYA İŞVEREN VEKİLLERİ TARAFINDAN İSG HİZMETLERİNİN YÜRÜTÜLMESİ:

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda İşveren ve İşveren Vekili kavramları ile ilgili hükümler aşağıdaki gibidir:

  • İşveren:Çalışan istihdam eden gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları ifade eder.
  • İşveren adına hareket eden,işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri 6331 sayılı Kanunun uygulanması bakımından işveren sayılır.

İşveren veya işveren vekillerin İSG hizmetlerini yürütebilmeleri için;

  • İşyerinin 1 ila 9 arasında çalışana sahip olması ve az tehlikeli sınıfta yer alması gerekmektedir.
  • İşveren veya işveren vekilinin SGK veri tabanında işveren veya işveren vekili olarak görünmesi gerekmektedir.
  • İsg hizmetlerini yürütecek kişilerin Anadolu Üniversitesi tarafından verilecek eğitimlerde başarılı olmaları ve Anadolu Üniversitesi tarafından ÇSGB İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne programı tamamlayıp,sınavı kazananlar olarak gönderilmeleri gerekmektedir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre işverenler;

  • Mesleki risklerin önlenmesi,
  • Çalışanlara eğitim verilmesi,
  • İşyerinde her türlü tedbirin alınması,
  • İşyeri organizasyonun yapılması,
  • Sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi,
  • Mevcut durumun iyileştirilmesi
  • Tedbirlere uyulup uyulmadığını denetlenmesi,
  • Sağlık gözetimi yapılması,
  • Çalışanların görüşlerini alma ve katılımlarını sağlama,
  • İş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmakla yükümlüdür.(İSGK 22/1.maddesi)

İşveren’in işyerinde meydana gelen ve iş kazasını ve meslek hastalığını bildirim yükümlülüğü ve meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu,5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gerekse de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunuyla düzenleme altına alınmıştır.İşverenin bu sorumluluk hali,ilke olarak iş sözleşmesinden doğan işçiyi gözetme ve koruma borcundan kaynaklanmaktadır.İşverenler,iş kazası veya meslek hastalığına yakalanan işçiyi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre bildirmekle yükümlüdür.İş kazası halinde kazaya uğrayan sigortalının ve onun ölmesi durumunda hak sahiplerinin sosyal sigorta yardımlarından yararlanabilmesi için kazanın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmiş olması ve Kurumunda olayı iş kazası olarak kabul etmesi gereklidir.2006 yılında kabul edilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2010 yılında kabul edilen Sosyal Sigorta işlemleri Yönetmeliği ve 2012 yılında kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işvereni,sigortalıyı veya hak sahiplerini ve Kurumu bazı işlemleri yapmakla yükümlü kılmıştır.

İşverenin işyerinde meydana gelen iş kazasını bildirim yükümlülüğü 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 13.maddesinin 2.fıkrasında düzenleme altına alınmıştır.Söz konusu Kanunun maddesine göre “iş kazasının 4.maddenin 1.fıkrasının (a)bendi ile 5.maddenin (a) ve (c) bendi kapsamında bulunan sigortalılar bakımından(yani ceza ve infaz kurumları ile tutukevi bünyesinde oluşturulan tesis,atölye ve benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklular,harp malülleri ile 3713 ve 2330 sayılı Kanunlara göre vazife malüllüğü aylığı bağlanmış malüller bunları çalıştıran işveren tarafından 5.maddenin (b) ve (e) bentlerinde belirtilen sigortalılar bakımından mesleki eğitim kanununda belirtilen aday çırak,çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile İş-kur tarafından düzenlenen meslek edindirme,geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler eğitim ve staj gördükleri işyeri işverenleri tarafından o yer yetkili kolluk kuvvetlerine(polis,jandarma)derhal ve kuruma da en geç kazadan sonraki 3 iş günü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan veya taahhütlü posta ile bildirilmesi zorunludur.

5510 sayılı Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrasının (b)bendi kapsamında sigortalı olanlar için ise,iş kazasının sigortalının kendisi tarafından kazanın meydana geldiği tarihten itibaren bir ayı geçmemek üzere,rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç iş günü içerisinde Kuruma bildirilmesi gerekmektedir.Bu hususta kolluk kuvvetlerine bildirme zorunluluğu bulunmamaktadır.Bildirimler işyerinin bağlı bulunduğu Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüklerine/ Sosyal Güvenlik Merkezlerine yapılır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda iş kazalarının kayıt ve bildirimi 14.madde de düzenleme altına alınmıştır.Söz konusu maddeye göre,“işveren bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutar,gerekli incelemeleri yaparak bunlar ile ilgili raporları düzenler” hükmü yer almaktadır.

 İş kazası veya meslek hastalığı sonucu 3 türlü dava ortaya çıkmaktadır.

  1. Olaylara maruz kalan ancak hayatta olan işçinin işverene karşı Kurumun karşılamadığı zararlar için açacağı Maddi ve Manevi Tazminat davası’dır.
  2. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu işçi ölürse destekten yoksun kalanların işverene açacakları destekten yoksun kalma tazminatı davasıdır.
  3. Kurumun işçiye ve hak sahiplerine ödediği veya ileride ödeyeceği aylık ve masrafların karşılanması için işverene veya iş kazası veya meslek hastalığına sebebiyet veren üçüncü kişiye karşı açacağı rücu davasıdır.

MADDİ TAZMİNAT DAVASI:

Davaya ilişkin hükümler ne 6331 sayılı Kanunda ne de 5510 sayılı Kanunda düzenlenmemiş olup,Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine tabidir.Borçlar Kanunun 54.maddesinde düzenlenen bedensel zarar kalemleri;

  • Tedavi giderleri,
  • Kazanç kaybı,
  • Meslekte kazanma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
  • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplardır.

MANEVİ TAZMİNAT DAVASI:

İş kazası veya meslek hastalığı sonucu sigortalı veya hak sahipleri manevi tazminat davası da açabilirler.İş kazasına uğrayan ya da meslek hastalığına tutulan kişinin uğradığı manevi zararı telafi etmek amacına yöneliktir.Manevi tazminat ile manevi zarara uğrayan işçi hayatta ise kendisinin,ölmüşse geride kalanlarının ortaya çıkan acı,elem ve ızdırabı karşılamaya yöneliktir.Bu dava,çalışan veya ailesi üyeleri veya çalışana manevi duygularla bağlı olan diğer kişiler tarafından açılabilecek davalardır.Manevi tazminat talep etmeye yetkili kişi,kural olarak bizzat zarara uğrayan kişinin kendisidir.doğrudan zarara uğrayanın yakınlarının manevi tazminat talebinde bulunabilmeleri için,Borçlar Kanununda ağır bedensel zarar veya ölüm halinin gerçekleşmesi öngörülmüştür.İş kazası sonucunda bedensel bütünlüğü ihlal edilen işçinin manevi tazminat talep hakkı olduğu gibi,bedensel zararın ağır olması halinde işçinin yakınlarına da manevi tazminat davası talep etme hakkı vardır.

DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI:

İş Kazası veya meslek hastalığı sonucunda işçinin ölmesi halinde,ölenin desteğinden yoksun kalanlar,destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler.Bu davanın amacı,iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen işçinin yaşam süreci boyunca elde edeceği kazancından destek olduğu kişilere ayıracağı gelirin,destekten yoksun kalanlara peşin ve toptan ödenmesidir.

Destekten yoksun kalma tazminatı davası,çalışanın sadece geçimi kendisine düşen aile üyeleri tarafından değil,geçimi çalışana bağlı diğer kişilerce de açılabilecektir.

Ahmet Mutlu Hukuk Bürosu ® olarak, bu ve buna benzer Ceza Davalarında; Şüpheli/Sanık Müdafiliği ve mağdur-Müşteki Vekilliği tüm aşamalarda hizmet vermektedir.